Önce Leyla Erbil’in mektuplardan oluşan kurgusunu okudum, kurgu ama gerçeklerle kurulmuş. İçinde Ahmed Arif’ten gelen mektuplar da var, ama kişi isimlerini karıştırmış iyice. Kimin kim olduğu net anlaşılmasın diye. İyice Leyla’nın hayatına girmişken, bi de Ahmed Arif’in gözünden okuyayım dedim. Leyla’yı çok iyi anladım, bakalım Ahmed nasıl görmüş olayları?
Ay: Mayıs 2022
Kitap okuyan kız
“Çok dibinden okuma, gözün bozulur” diye bağırdı annesi. Nefes kesen bir maceranın ortasına limon sıkmıştı. Bayramlık kıyafetini daha üzerinden çıkartmadan en güzel bayram hediyesinin tadını çıkartmak istiyordu, ama demek ki burada yapamayacaktı bunu. Yedi yaşında olmak zordu. Keşke kendisine ait bir odası olsaydı, girer perdenin arkasına okurdu. Herkes gidecek de, salondaki koltuk yatak haline getirilecek de, yorganın altından fenerle okuyacaktı. Öyle mutlu ediyordu ki onu okumak, abisinin gelip saçını çekmesine bile aldırmadı. Kaldığı yeri kıvırdı, boyundan büyük çaydanlıktan misafirlere servis yapmak için mutfağa yollandı… Hep mutfakta kaldı. -Fotoğraftan ilham alınan öyküler-
Falan filan…
Kadının neyi giyip giymediğine değil, kadına nasıl davranıldığına, nasıl tehdit edildiğine, nasıl korkutulduklarına, nasıl haksızlıklara uğradıklarına bakın, bunlara çözüm bulun…
180 derece…
Aynı renkte olup, farklı türler olduğu için ayrık düşen, düşürülen insanlar geldi aklıma. Biri bir yana çekiliyor, biri diğer yana… Sürükleniyoruz böyle olunca, ayrıldıkça eksiliyoruz. Yetti diye bağırmak istiyor, bağıramıyoruz.
O gün.
Bakışmamıştık kediyle, mendil satan çocukla, köşedeki simitçiyle, arabayı park eden komşuyla, çocuğunu okula bırakan anneyle, güvenlik görevlisiyle, aynadakiyle…. Öylece geçmişti gün.