Dün akşam bir masal çemberine katıldım. Çok iyi bildiğimiz bir masalın alt okumaları, paylaşımlar, aynılıklar, tüme varımlarla doluydu, bence çok da şifalıydı.
Hani o çirkin ördek yavrusu var ya. Tüm yavrulardan farklı olduğu için her yerde farklı hisseden, bazen dışlanan, annenin bile arkasında duramadığı… Aslında altta neler neler saklıymış. Masallardan herkes kendi şifasını, ilacını alır derler. Gerçekten de her sıkkın olduğumda, cevap aradığımda açar bir masal okurum. Her masal, her olayda farklı konuşur benimle. Dün akşam da kendi adıma güzel noktalar aldım, kah dolaştım orada burada, kah başka yaşamları düşündüm.
En güzel, en dokunan noktalardan biri; tavuğun ve kedinin aslında bir kuğu yavrusu olan “çirkin ördek yavrusu”nu hiç anlamamaları… suyun altında ve üstünde olmaktan hoşlanıyorum diyen yavruya ıyyyyy ne iğrenç, niye suyun altında olmak isteyesin ki diye sormaları… Oysa kuğunun mayasında suyla bir olmak varken, kedi için su işkence…
Ne çok yapıyoruz di mi bunu? Kuğuluğumuzu unutup, kedilerden, tavuklardan onay almaya çalışıyoruz. Anlaşılmayı bekliyoruz, anlaşılmamamıza hayret ediyoruz. Diller döküyor, kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Onlar anlasa, okeyleseler her şey tam olacak sanki gibi. Oysa kuğu, kuğuluğunu bir tavuğa onaylatma ihtiyacı duyar mı? Ya da neden duyar?
Annesi ona kuğu olduğunu söylemediği için mi? Kuğu olduğunu hiç bilmediği için mi? Kendisi gibi kuğuların arasında olmadığından mı? Biri ona sen tavuksun dese inanacak, o kadar saf! Hem de tavukluğun gereklerini yerine getiremeyen bir tavuk olacak.
Ve en çok kalbime dokunan bölüm “benzerlerinin yanında olmaya özlem” oldu. Hemdem kelimesini çok seviyorum duyduğumdan beri. Birlikte anlamındaki “hem” ile nefes anlamındaki “dem”in birleşimi… Sırdaş, canciğer kuzu sarması, dost anlamında.. Birlikte nefes aldığın, nefesdaşın…
O an, bunun ne kadar kıymetli olduğunu, belki de en çok ihtiyacımızın bu olduğunu düşündüm.
Şükür düşündürtene, hissetirene…