Yorgun, üzgün, dargın, kırgın, kırık, dökük, sökük olduğunda hiç yakıştırmıyorsun ya kendine… Kızıyorsun ya için için.
Bu da geçer yahu… Bu da geçer.
Güçlüyüm, ama yorgunum… de geç git.
Yorgun, üzgün, dargın, kırgın, kırık, dökük, sökük olduğunda hiç yakıştırmıyorsun ya kendine… Kızıyorsun ya için için.
Bu da geçer yahu… Bu da geçer.
Güçlüyüm, ama yorgunum… de geç git.
Bazen geçmişe, bazen geleceğe kafayı takıyoruz. Bazen üzülüyor, bazen endişeleniyoruz. Bu doğal çünkü biyolojimiz kafayı takmak üzerine kurulu. Biraz olsun bunu engellemek için yaptıklarımıza anlık, küçük küçük adımlar olarak bakmak iyi geliyor.
Bulaşık makinasını yerleştir, her bardağı tabağı ağır ağır meditasyon yapar gibi koy, dolabını topla, git biriyle sohbet et, baharat dolabını yap, kitaplarını düzenle…
Günlük şeylerle uğraş… Hem de dünyanın en önemli şeyi gibi… Ve bazen de her şeyin ne kadar önemsiz ve geçici olduğunu idrak et… Dakika dakika yaşa… Gün gün ve yıl yıl değil de an be an… Bu bazen kafayı takmaya iyi geliyor.
İletişimin devamı için yaşanmışlıklar, paylaşımlar olması lazım. Anılar yaratmak lazım.
O yüzden yerimizden kalkmak, planlar yapmak, aramak sormak, sohbet etmek, dertleşmek, görüşmek gerek.
E hadi arkadaşlar…
Bu his geldi bi an bana. Hani iki elinize yana açarak sudaki ilerleme vardır ya, hafifçe, huzurla. Ne güzel bir ilerleme hissi değil mi?
Küçükken kardeşimle iki raket geçirip elimizde mahalledeki tenis kortuna inip, oynamaya çalışıyorduk. Ders falan almadan öylesine… İlk topu atıyorduk, ikinci hep yere düşüyordu. Karşılayamıyorduk. Hep ilk top atılıyordu hiç paslaşamıyorduk. Yıllar sonra kızımla masatenisi oynamaya çalıştık. Onda da aynısı oldu. İlk top değiyor rakete,hiç karşılama yok. Tek seferlik oynayabiliyoruz hep.
Bazen iletişim de size öyle geliyor mu?
Kadın olmaktan gurur duyuyorum, sahip olduğumuz empatiyi, sevgiyi, iletişim yeteneğimizi, şefkatimizi, farkındalığımızı seviyorum. Kaygılanmayın, kadınlar gününü kutladığınızda illa ki liberal ekonominin ekmeğine yağ sürmezsiniz. Sadece birbirinize sarılmak için bir bahane yaratırsınız. Bir kez daha sarılmak… Anlamak… Anladığını hissetirmek için…
Birbirinizin gözlerinin içine bakarak iletişim kurun, “dinleyin”, hissedin…
Emeğimize sağlık : )
Eşimle, dostumla muhabbet…
İşim…
Kızım…
Okumak…
Seyahat etmek…
Bi demet nergis…
Bir tütsü, bir mum…
Kahve…
Kek kokusu…
Anne huzuru…
Yazmak…
Öğrenmek…
Ya seni neler mutlu eder? Bizi mutlu eden şeylerin farkında mıyız?
İyi ki varlar…
Bi’ şey için savaşabilirsin, direnebilirsin, meydan okuyabilirsin, tartışabilirsin, diklenebilirsin, zorlayabilir ya da vazgeçebilirsin. Bunların hepsi hakkını almak için hakkın. Ama tek yapmaman gereken söylenmek, mızıldanmak, şikayet etmek, vırvırlanmak, dırdırlanmak, dertlenmek… Ya diren ve savaş, ya kabul et… Ve şikayet etme…