Benim Sinemalarım

Benim sinemalarım… Yıllar sonra, izlemek kısmetmiş. Yapıldığı yıllarda hem küçükmüşüm, hem de belki o kadar da içeriğini sindiremezmişim. Ne güzel filmmiş. Üstelik bilmiyormuşum, bayıldığım Füruzan’ın hikayesiymiş. Ah Nesibe ya, o senin küçüklüğüne sarılmak istiyor insan. Sinemada kendisini teselli etmesine, kırılganlığındaki güçlülüğüne…

Nesibe’nin annesiyle yaptığı bir konuşma var ki… Sezilenler ama dile getirilmeyenleri Nesibe’nin orta yere kustuğu sahne. Çok seven ama koruyamayan anne. Ve Hülya Avşar’ın oyunculuğu. Güzel oyunculuk gerçekten, abartısız, sakin.

Geç kalmış bir tanışma olmuş benim için. İzlemek isterseniz Mubi’de.

Zavallı

Adam, karısı komadayken kendisine acınılan, neşelendirilmeye çalışılan bir insan olmaya alıştı. Komşu her sabah yaptığı keki getiriyordu. Babası onun için üzülüyordu. Kendisinin mutsuz olmak için bir bahanesi vardı. Sonra… Bir gün kadın uyandı. Ama o kurban olduğu hayatı özledi. Her sabah gelen keki, halini hatırını soran acıyan insanları… Karısının uyandığına mutlu olamadı. Acayip bir Yunan filmi. İnsan mutsuzluklara bilerek mi tutunuyor diye sorgulatan bir film.

Bir Cohen şarkısı geldi aklıma. Her çatlaktan ışık sızar içeri. Sızar mı sahi? Geceyi yırtan çatlaklardan sızan ışık gibi şükür sebeplerimiz. Devam edebilme gücümüz. Kendimizden bile sakladıklarımızın usul usul kendisini gösterip, bizimle barışması gibi.

Gerçekten, hasır altı ettiğimiz gerçekler, bize ne sağlıyor, ne sağlıyor ki saklanıyorlar?