Eve girdim. Kızım yanıma koştu, gününü anlattı. Top oynamış dışarıda. Basket atabilmiş. Çok heyecanlıydı. Sonra topu küvette yıkamış, dışarıda kirlenmişmiş çünkü. Öptüm, başını okşadım.
Murat’la birbirimize kaçamak bakışlar attık. Acıları sustuk. Ülkenin ortak acılarını…
Evlerdeki minikleri dışında tutmak istediğimiz, duymasın, bilmesin istediğimiz, çocukların o ışıklı ruhlarından utandığımız +18 olaylar… Küçüklerin bilmesini hiç istemediğimiz için +18.

Var bi’ ders. Yaşayanla, yaşatanın verdiği. Belki daha doğmadan önce anlaşarak geldiler bu dersleri vermek için. İnsanın aynasında insanı göstermek için. Yoksa niye olsundu? Oyuncaklar yerlerde…
Sahipsiz bırakıldılar. Oyuncakların gidecek yeri vardı, umut olacaklardı. Çünkü masallar, hikayeler ve oyuncaklar umutturlar. Hayal kurdururlar, bir yerden kaçıp, başka bir yerde varolmayı sağlarlar.
Tanımadığı bir insandan niye nefret ederdi insan? Hangi “BÜYÜK” hedef, cana değerdi?

Pi’yi okuyorum şu an. “… temelde herkeste ve her şeyde Allah’ı görmeyen biri, hakiki İslamiyet’i anlamamış demektir ve temelde herkeste ve her yerde Allah’ı gören biriyse birine zarar verdiğinde Allah’ı incittiğini bilir.” Ne basit cümleler değil mi? Kim olsa yazar değil mi? Demek ki değil işte. Bu kadar basit, ama o kadar karmaşık. Dünya ikilik üzerine kurulı değil mi? Uyanamaz mıyız ama? BİRlik bilincinde el ele olamaz mıyız? Romantik mi çok? Keşke politik değil romantik olsak.Screen Shot 2015-07-22 at 10.30.00 AM

Burası, bu blog da bir hayatın izdüşümü… Bugünlerde bunlar oldu.
Suruç’ta 32, Adıyaman’da 1 fidan uçtu, kanatlandı, gitti………………………….

 

Önce işlerin içinde kaybolmuştum.

Sonra duydum.

Sonra sanal sayfalardaki gerçek hayatlara baktım.

Sonra kahroldum.

Sonra bir daha kahroldum.

Biraz daha baktım, biraz daha acı çektim.

Sonra Pinterest’e baktım. Sonra Spotify’da bir müzik dinledim.

Suçluluk duydum. Nasıl bunları yapıyorum şu an diye.

Gençleri düşündüm.

Bir dalı bile kırmak acıtıcıyken, cana kıymak nasıl bir şeydi?

Ya da cana kıydırmak?

Dünyaya neyi öğretmek istiyordu bu ruhlar.

Vardı bi nedeni.

Kırdıklarımı, beni kıranları düşündüm. Hataları, hatalarımı, yaptıklarımı, yapamadıklarımı… Saçma dedim. Hepsi.

Sonra twitter’a baktım, her fikirden insanı takip etmek lazım diye düşünmüştüm eskiden, galiba vazgeçtim. Sileceğim.

Ağladım. Sonra yine güzel bir şeylere bakmam lazım, yoksa çıldıracağım diye düşündüm.

Evet kabul ediyorum, güzel sayfalara baktım.

Hala güzel şeylere, güzel insanlara inanmak istiyorum…………..

…………….

Dün başka bir boyuta göçen o güzel insanlar iyi ki vardılar, iyi ki doğdular. Ne diyebilirim ki başka :,,,, (

Aşk gezegeni merhaba!

CJ4FDPvXAAAhPZt

Nasa’nın 9 yıllık bir yolculuk sonrası Plüton’a ulaşan uzay aracı New Horizons, bu gezegene en yakın geçişini gerçekleştiriyor. Dünyanın birçok yerinde gündemin birinci maddesi haline gelen bu geçiş, uzayın keşfi açısından çok önemli olarak görülürken, üzerindeki kalp de gözlerden kaçmadı.

Hikaye her zaman kazanır. “Story always sells!”

Screen Shot 2015-07-10 at 6.13.18 PM

Britanny İnstagram’dan izlediğim bir kız. Hasbelkader bir fotoğrafını beğenip eklemişim. Geçen gün hikayesini paylaşmış. Amerika’da yaşıyor. Erkek arkadaşıyla 5 yıl penfriend (mektup arkadaşı) olmuşlar, arkadaşı ise Avustralya’da. Avustralya’ya onu ziyaret ettiğinde aşık olmuşlar birbirlerine ve ayrı ülkelerde yaşamaya artık dayanamaz hale gelmişler. Taşınmak için paraya ihtiyacı var. Gofoundme’de (bu uygulamayı da bu vesileyle duymuş oldum.) bir kampanya başlatmış, sevgilisinin yanına gidebilmek, oraya taşınabilmek için para topluyor. Toplar mı toplar. Çünkü hikayeler insanların ilgisini çekiyor, durduruyor, meşgul ediyor, saygısını kazanıyor. Ve hikayeler “satıyor”.

Markaların izlemesi gereken yol da bu. Hikaye sahibi olmak. Hikayesi olmak. Hikayeler üzerine “love mark” yaratmak.

Çünkü artık ürünler, özellikler değil, daha çok hikayeler satıyor.

Screen Shot 2015-07-10 at 6.13.50 PM

Yaratıcı fikir ararken 5 sihirli sözcük formülü!

FullSizeRender

5 kelime seç! Şimdi onlarla özgürce oyna!

Bir reklam fikri  ararken farklı metodlarım var. Bazen bambaşka, çok farklı bir yerden bir bağlantı yakalamak için 5 sihirli kelime formülüm var mesela. Sıradışı bir sentez yapabilmek için çok işe yarıyor.  5 kelime seçip alt alta yazmak. İlk iki kelimenin ürünle/konuyla ilgili olmasını tavsiye ederim. Mesela bir kurabiye ise bu, markanın adı, lezzetli vs gibi, konunun için den 2 kelime… Ve sonraki üç kelime tamamen rastlantısal, kel alaka 3 kelime olsun. Sonra da başla oynamaya… Kat karıştır, birbirine yapıştır, ayrıştır bak bakalım ne tuhaflıklar çıkıyor ortaya ; ) Ya da ben 7 kelime seçeceğim diyorsan o da olur.

Beyin jimnatistiği yaptırtan bir yoldur kendisi…

Boyama furyasının bi’ faydası

IMG_5056

Vücudumuzdaki her çakranın bir rengi var biliyorsunuz. Kırmızı kök çakrayı, turuncu 2., sarı 3., yeşil kalp çakrasını, mavi boğaz, lacivert üçüncü göz, mor ise taç çakrayı şifalandırıyor. Hatta çeşitli renk meditasyonları var, çakraların sağlıklı çalışması için her bölgeye ait renklerle çakraların üzerini boyadığınızı hayal etmek gibi.

Aslında boyama yapmak da bi yandan çakraları aktive etmek, çalıştırmak için yeni bir yol belki de. Her boyadığın renkte, ait olduğu çakrayı boyadığını hissederek yaparsan daha da iyi.

Renklerle haşır neşir olmak her zaman iyidir o yüzden 🙂

chakrakette

Jüpiter’le Venüs bile bir araya geliyor, uzlaşma zamanı

TRANSİT-JÜPİTER-NATAL-VENÜS-KAVUŞUMU

Jüpiter ve Venüs 2 bin yıl aradan sonra bugün, üst üste gelerek tek yıldız gibi görünecek. İki yıldız birbirinden renk ve parlaklıklarıyla ayırt edilecek. Boyut olarak büyük olan Jüpiter daha uzak görünecek, Venüs daha beyaz ve gözalıcı bir renge bürünürken, Jüpiter sarı ve yeşil bulutları sayesinde daha donuk renkte görünecek.

Medya ve telekom sektörleri başta olmak üzere bu hareketten etkilenecek alanlar arasında iletişim, radyo, basın, reklam, ilişkiler, otomobil, tren, metro gibi iletişim ve ulaşım araçları sayılıyor. Komşu ülkeler ve anlaşmalarla da yakından ilgili olduğu söyleniyor.

Yani bizim sektörle yakından alakalı anlayacağınız ; – )

“Bahane” değil “daha ne” üretebilirim diye sor kendine…

İş hayatında ya da özel yaşamımızda… Yapmadığımız, yapamadığımızı dile getirdiğimiz şeyler hakkında milyonlarca bahane sayabiliriz. Vaktim yok, naktim yok, fırsat verilmiyor, ortam müsait değil, yönetici şöyle, müşteri böyle, ev hayatım karışık, hiç şansım yok vs vs vs. En kolay üretilen şey bahane… Çünkü yapamamaktan dolayı rahatsızsındır aslında. İçinde bi yerde bir şekilde yapılabileceğini bilirsin. Ama daha ne yapabilirim, nasıl durumu çözerim demek çaba göstermeyi ister.

Yapabilirsin aslında biliyorsun di mi?

FullSizeRender copy 4