“Acı yumağı”

33e49272-398b-478c-a05f-cace767c25e2-1

Eckhart Tolle’un bir tanımı bu. İnsanların geçmişinden taşıdığı, geçmişinden taşımasa da, kolektif insanlığın acılarından oluşan, dönüp dolaşıp tekrar etkisini yaşadığı bir yumak. Bazen unutuyor bu yumağı insan, huzur buluyor. Tam unutmuşken, bi gün, bi olay oluyor, yeniden tetikleniyor. İçinde acı yumağı bulunan insanlar ki, olmayan çok azdır diyor Tolle, birbirlerinin yumağını deşiyor, kurcalıyor.

Çok acı yumağı varsa içinde, onu kanatacak insanlara çekiliyor. Acısın istiyor çünkü. Garip bir mekanizma ama öyle. Alıştığı o acıyı yeniden tatmak istiyor. Tanıyor onu çünkü. Tanıdık bir acı, tanımadık bir mutluluktan yeğ tutuluyor. 

Tolle, bir kadından örnek veriyor. Geçmişi acı yüklerle dolu. Bir gün geliyor ve apartman yönetiminin yaptığı bir hatadan bahsediyor. Bağırıyor çağırıyor, öfkeleniyor, acı çekiyor. Tolle, öylece durup, tepki vermeden şahit oluyor o an’a… O öyle durunca, kadın birden fark ediyor. Çok saçma bişey aslında bu değil mi? Evet diyor, işte bir ayma anı…

Bir tetiklenme anında, acı yumağının dürtüldüğünü fark etmek bile yavaş yavaş düğümü çözebilir büyük ihtimal…

Karışan bir yün yumağının ucundan sara sara toparlamak gibi, belki acı yumaklarımızı derleyip toplarız ne dersiniz, farkına vara vara… Ucundan yakalaya yakalaya….

 

 

 

 

Uyanışlar vardır ; )

İngilizce’de bir kelime var “given”…  Çantada keklik bir diğer deyişle. Zaten elinde olan, uğraşmadığın, hayal etmediğin, hedeflemediğin, bir şekilde orada durduğun. Olduğun yer…  Belki ülken, belki şehrin, belki mahallen, belki okulun, belki işin, belki evin, belki ailen… Bazen insan o kadar kanıksıyor ki bunları, varlığının ne kadar özel olduğunu, ya da güzel olduğunu, güzel olmasa da, kişinin kendi olmasını sağlayan şey olduğunu unutuyor.

Başka ülke daha güzel görünür, başka şehir daha çekici, yan bahçe daha yeşil…

Yeni bir gözle bakmak gerekir bazen. İçinde olduğun yere, olduğun hale…

Kanıksadığını yeniden mucize olduğunu görebilir insan bazen.

Bu bazen bir olayın, bazen bir salgının, bazen bir uyanışın ardından olur.

Olur ama birgün… Çünkü uyanışlar vardır ; )c9daf251-2948-4377-b649-fbcbe11ddf70-1

Hangi dal sana hayat meyvesini verecek?

Ne seneydi… Çılgınca üniversite sınavına çalışmıştım, dersane ev mekik dokurken, otura otura kilo almıştım, hayat sanki pause’taydı o sene… Çalıştım elimden geleni yaptım. Ama neyle ilgilenmedim. Tercih sıralamasıyla… Benim girdiğim sene, Sosyal, Türkçe Sosyal, Matematik ve Fen puanları vardı, ona göre yerleştiriliyordu. Mesela Sosyal puan, Türkçe Sosyal’e göre daha yüksek puan ediyordu. 9277cf13-5903-4bc0-a2ae-ce6b88a53a4aYani 460 Sosyal Puan, 490 Türkçe Sosyal’den daha yüksekti. Ben onları tam puan sırasına dizdim, yani 490 daha üstte…

Oysa küt diye üstteki tercihime yerleşince alttaki Hukuk’a kadar inemedi, robotik okuma. İletişim Fakültesine girdim. Yıllarca da anlattım durdum, sıralamayı şöyle yaptım böyle yaptım. Oysa ben bilinçaltımla istediğim yere girmiştim, belki çok farkında bile olmadan, istediğimin olmasını sağlayacak seçimi yapmıştım.

Bana, kumaşıma, hamuruma uygun olana yönlenmiştim. Yazarak, fikir bularak yaşamak vardı benim hamurumda. Çok şükür, evren beni buna yönlendirdi…

Umarım bugün sınava giren bütün gençler, farkındalıkla, ya da içgüdüsel olarak, çok sevecekleri işlere doğru yönelirler… Keyifle yazacakları bir hikayeleri olur. Bol meyveli olacak bir dalda bulurlar kendilerini… Rast gele….  Vurun ve gol olsun 🙂

 

Merak olmasaydı, sahte dünya hiç bitmezdi

a8580c673d5ccf54d98c459394278c3c

Dün yıllar üstüne Truman Show’u bi daha izledim. Kızım da izlesin istedim çünkü. Truman, küçüklüğünden beri hep kaşif olmak, dünyayı gezmek istiyor. Ama show sürsün diye onu engellemek için herkes onu vazgeçirecek şeyler yapıyorlar. Öğretmen hevesini kırıyor, dünyada her şey keşfedildi, kaşif olamazsın diyor. Denizde kaza oluyor, korkup denizi geçemesin diye… Karşısına bir kız çıkarılıyor, evlenip, dışarı çıkmaya çalışmasın isteniyor.

Aslında soyut anlamda baktığımızda, show’un içinde kalmak için bizi engellemeye çalışanları çağrıştırmıyor mu? Korkutanlar, ne gerek varcılar, evhamlılar…

Bazı filmler, yaş aldıkça tekrar seyredilesi…

Kadınlık ezberleri

Screen Shot 2020-06-18 at 18.13.18

Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabından bir masal çalıştık dün bir grupla. Orada geçen bir cümle kalbine dokunuyor insanın ve güçlü bir içgörü. Kadınlık, toplumun ezberleri ve ezberlettikleri nedeniyle iki kavram arasına sıkışıyor çoğunlukla dedi Damla. Fedakar anne ve hiçbir şeyden haberi olmayan cici kız…  Toplumsal baskılar, kadının içindeki diğer yönleri çıkartmasını baskılıyor. Gölge yanlarını, içlerindeki cadıyı… Oysa kadının içinde binbir renk, binbir kimlik daha var. Yeri gelen öfkelenen, bazen deli dolu dans eden, bazen çılgınca ağlayan bazen de gülen…

Vahşi kadına, kadının doğasına, ruhunun özüne yaklaşan anlar ne kadar da değerli.

 

 

Çok doluyum der ya insan…

Screen Shot 2020-06-01 at 13.00.29

Hepimiz bir ortama, bir yere, birinin karşısına bi’ dolu yükle geliyoruz. Bi dolu öğrenmişlikle..Eğrisiyle doğrusuyla… Karşımızdaki de öyle. Bavulları boşaltmalı arada bir… Kullanılmayanları ve kullanılmasa iyi olacakları çıkartarak. Taşıdıklarımızdan yüzlerimizi bile göremiyoruz bazen. Elimiz kolumuz, kafamız dolu…