Eckhart Tolle’un bir tanımı bu. İnsanların geçmişinden taşıdığı, geçmişinden taşımasa da, kolektif insanlığın acılarından oluşan, dönüp dolaşıp tekrar etkisini yaşadığı bir yumak. Bazen unutuyor bu yumağı insan, huzur buluyor. Tam unutmuşken, bi gün, bi olay oluyor, yeniden tetikleniyor. İçinde acı yumağı bulunan insanlar ki, olmayan çok azdır diyor Tolle, birbirlerinin yumağını deşiyor, kurcalıyor.
Çok acı yumağı varsa içinde, onu kanatacak insanlara çekiliyor. Acısın istiyor çünkü. Garip bir mekanizma ama öyle. Alıştığı o acıyı yeniden tatmak istiyor. Tanıyor onu çünkü. Tanıdık bir acı, tanımadık bir mutluluktan yeğ tutuluyor.
Tolle, bir kadından örnek veriyor. Geçmişi acı yüklerle dolu. Bir gün geliyor ve apartman yönetiminin yaptığı bir hatadan bahsediyor. Bağırıyor çağırıyor, öfkeleniyor, acı çekiyor. Tolle, öylece durup, tepki vermeden şahit oluyor o an’a… O öyle durunca, kadın birden fark ediyor. Çok saçma bişey aslında bu değil mi? Evet diyor, işte bir ayma anı…
Bir tetiklenme anında, acı yumağının dürtüldüğünü fark etmek bile yavaş yavaş düğümü çözebilir büyük ihtimal…
Karışan bir yün yumağının ucundan sara sara toparlamak gibi, belki acı yumaklarımızı derleyip toplarız ne dersiniz, farkına vara vara… Ucundan yakalaya yakalaya….